Haşere kontrol sektörünün geleceği
Haşere kontrol sektörü gelecekte nasıl şekilleneceğine yönelik, teknolojik gelişmeler ışığında bir makale hazırlamaya karar verdim. Benzer yazılarla ve geleceği şekillendirecek birçok görüşle karşınızda olmaya çalışacağım.
Pandemiyle birlikte yaşamımızda birçok şeyi sorgular olduk. Çalışma düzenlerimizi, ekonomiyi ve hayatımızda önemli gördüğümüz birçok konuyu değerlendirme imkanı bulduk. Aslında ihtiyacımız olmadığı kadar tüketir hale gelmiştik. Tüketim arttıkça yaşadığımız gezegen daha çok kirleniyordu. Bunu pandemi sürecinde fark ettik. Pandemi yasaklarında dışarı çıkılamadığında hava kirliliği azaldı. Su kirliliği bile ciddi oranda azalmıştı. Online platformlarda paylaşılan birçok videoda bununla ilgili kanıt niteliğinde görüntülere hepiniz rastlamışsınızdır. Kirliliğe sebep olan insanoğlu gelişip endüstrileştikçe, gezegenimizdeki bu kirliliğin artışı hızlandı.
Tarihsel süreçlerin devam etmesiyle birlikte, verimli tarım yapmak, kaliteli mahsül elde etmek için tarımsal zararlılarla mücadeleye girişildi. Salgınlara karşı koymak ve salgınları durdurmak için de zararlılarla kimyasal yöntemlerle mücadele geliştirildi. Genel bir sınıf altında mücadele ettiğimiz bu ürünlere “pestisit” adını veriyoruz.
Günümüzde pestisit kullanımı, profesyonel olarak hem tarım, hem de halk sağlığı sektörlerinde yapılmaktadır ve artık büyük bir pestisit endüstrisi oluşmuştur. Pestisit (pesticide), pest (zararlı, haşere) sit (cide) (öldürücü) Latince kökenlerinden gelen ve zararlı öldüren anlamına gelen bir kelimedir. Toksik (zehirli madde) kimyasallardan oluşan bu ürünler, zararlıları, insanlara zarar vermeden öldüren ve popülasyonlarını (miktarlarını) azaltmak için kullanılan ürünlerdir. Evlerimizde kullandığımız sinek öldürücü ürünler de, gündelik hayatta kullanılan bu ürünlere, örnek olarak verilebilir.
Zararlı mücadelesi hem tarımda, hem de halk sağlığı alanında oldukça önemli bir konudur. Şöyle ki “Kara Veba” yüzünden Avrupa’da milyonlarca insan ölmüştür. Bu hastalığın tek yayılma alanı da farelerdir. Bilim ve teknik gelişmediğinden ve bu hastalığın nedeni tespit edilemediğinden dolayı farelerden insanlara yayılan bu hastalık yüzünden milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir.
Nüfusun ve üretimin artmasıyla günümüzde pestisit kullanımı ciddi boyutlara ulaşmıştır. Sadece tarım sektöründe olan tarımsal kimyasallar pazarı 2019’da 250 milyar dolar olan bu endüstrinin, 2024 yılında 300 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. (KAYNAK:
https://www.statista.com/statistics/311943/agrochemical-market-value-worldwide/)
1990 yılında hektar alan başına 1,08 kg pestisit kullanılan ülkemizde, 2017 verilerine göre 2,31 kg ürün kullanılmaktadır. (KAYNAK: https://ourworldindata.org/pesticides) Su kaynaklarının ve verimli tarım arazilerinin giderek azaldığı ülkemizde, artan pestisit kullanımı da çevresel kirliliklere neden olabilir.
Bu kirliliklerin azaltılması için neler yapmak gerekiyor diye düşününce, yardımımıza yine teknoloji yetişiyor. Gelişen teknoloji, kaynakların etkili kullanılmasını sağladığı gibi, çevresel kirlilikleri de önleyecek çalışmaların da doğmasına neden oluyor. Görüntü tarama teknolojisi yardımıyla zararlıların popülasyonları artmadan daha başlangıç aşamasında, üreyip çoğalmalarından önceden tespit edilip, haber veren yazılımlarla anlık izlenebiliyor. Mahsüllerinizi yetiştirirken bu tip bir sistemden yardım alarak hem daha az ürün kullanarak zararlılarla mücadele ediyorsunuz, hem de çevre kirliliğini en düşük seviyeye çekiyorsunuz. Doğayı koruduğunuz gibi, ekonomik çözümlerle yaptığınız üretimin verimini daha iyi seviyelere çekiyorsunuz. Halk sağlığı alanında da aynı tip ürün ve teknolojilerden yararlanarak önleyici sistemler kurup zararlıların üremelerini kontrol altına alıp daha sağlıklı alanlar yaratabileceğiz. Üstelik bu sistemler bu işleri yaparken sıcaklık ve nem gibi parametreleri de kaydedip, zararlıların en çok ürediği ve zarar verdiği iklimsel verileri de kontrol edebilecek. Oluşturulan datalar sayesinde de, hangi mevsimde önleyici ne gibi çalışmalar yapılabilecek, mücadelede bir önceki yıla göre ne kadar yol kat edilmiş sorularının da cevapları alınabilecek. Kimbilir yapay zekanın yönlendirmesiyle çalışacak olan otonom sistemleri kullanmamıza ne kadar zaman kaldı?
İnsanoğlu endüstrileşerek çevreye verdiği zararı, yine teknoloji endüstrisiyle çözümlere kavuşturabilecek güce ve yeteneğe sahip. Büyük bir ironi belki ama kendi elimizle bir sorun yaratıyor ve yine kendi elimizle bu sorunu çözüyoruz.
Gezegenimizin yaşanabilir kalması için öngörülerle hareket edip daha az zarar verecek sistemler geliştirmeliyiz. Çevre kirliliğini önlemenin teknolojiyle mümkün olduğunu daha büyük maliyetlere katlanmadan öğrenmeliyiz.